Beklentiler ve umutların hazin sonu

 Gaye neydi? Var mı bilenimiz veyahut hatırlayanımız? Hak rızasını kazanmak nasıl olacaktı? Hak katında salih ve saliha insanlar nasıl olunur? Bu soruları en son ne zaman kendimize sorduk. 

Hep bir şeyler kuruyor zihnimiz ruh alemimizde, hep bir şeyleri bir şeylere benzetme çabası içinde. En çokta birilerini birilerine benzetme ihtiyacı. Şuralılar şöyledir, buralılar böyle; şu ay doğanlar şöyle, bu ay doğanlar böyle; şu aile şu meziyete sahip, bu aile bu meziyete. Hep insanlara bir kılıf bulmaya çalışıyoruz. Yani bir karakter inşa ederken, kolaya kaçıyoruz ve bu da bizi hataya sevk ediyor.

Aşk durumu buna en güzel örnek olarak verilebilir. Çünkü aklımızda kurduğumuz eş profilini gördüğümüz an aşırı bir bağlanma durumu oluşuyor. Biz bunu aşırı sevgi olarak tasvir ediyoruz. Halbuki bu durum bir nebze yanlıştır. O eş profilini kuran nefsimizdir. Bunu şekillendiren de etrafımızda ki insanların karşıt cins hakkındaki düşüncesidir. Bu sadece bedensel olarak değil ruhsal olarak da aynıdır. Ruh ikizi diyerek yapılan arkadaşlıkların korkunç sonuna çok kere şahit olmuşuzdur.  Bu da dünya saadeti vermiyor. 

Geriye ne kalıyor? Tabi ki bir takım ahlaki kurallara uyarak yapılan evlilikler. Bu kuralları gelenek, töre veya İslam ahlakı olarak nitelendiririz. Eski evliliklerin bu denli sağlam olmasının altında yatan neden de bu değil midir zaten? 

Bu minvalde hanımefendi de beyefendi de hiç beklentiye girmeden bir yola çıkmalı. Bu yolda birlikte ya da yalnız başlarına ilerlerken ellerinde bir kılavuz olmalı, nasıl adım atmalarını ne yöne kaç adım gitmelerini gösteren bir kılavuz. Tabi bunun yanında sabır, azim, duygusal yılmazlık gibi erdemleri de ruhuna işlemiş olmalı insan. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sünnet üzre yaşamak

  Allah azze ve Celle hayırlısını isteyen kullarına; şüphesiz en doğruyu, en güzeli ve en iyiyi hayırlı kılmamış mıdır? En doğru, en güzel, ...