Ezelden ebede süregelen bu yolculukta..
Kâh imanlı kâh imansız yol alırız; kime göre mechule, kimine göre yaradana doğru.
Ne çok üzülüyoruz her şeye, ne çok seviniyoruz ufak şeylere.
Yahut farkında olmadan değerini bilmediğimiz şeylere sevinmeye vaktimiz olmuyor. Sağlam bir çok uzvun var. Hepsinden de önemlisi bir ruhun var.
Evet bir ruhun var. Var ki bu alemdesin. Ruhunda iki uzvu var biri gönül diğeri us..
O mükemmel üçlüye sahipsin.
Bu alemin anahtarı, ruhunun bir köşesinde saklı. Gönül ve us ne zaman anlaşırsa işte o vakit o da çözülecek ve boy gösterecek. Cennet-i Âlâ'ya açılan kapının anahtarı olacak şüphesiz . Bir şeyi çözmek için neler gereklidir? Bir çok şey, ama en önemlisi çözülecek şey nedir onu bilmeli veya bulmalı kul. Ama kul olmadan evvel insan olmalı. Insan olmanın vasıflarına sahip olmalı.
Elbette büyük hatalar, büyük kayıplar, büyük bunalımlar yaşamış olabilir kul. Hatta unutamadığı birileri de olabilir. Unutamadığı olaylar da. Kul olmakta zormuş der, başlar kül olmaya. Yanar yanar eskilere, hatıralara, dostlara, sevdalara. Ve keşkeler diyarında bulur kendisini. Belki ki bizimki hayalperestliğe özenmiş. Ama tezgaha koyduğu hayallerine bırakın alıcı bulmayı, bir tane merak edip soran da bulamıyor.
Ne acınacak bir halde ne de gülünecek bir halde bizim ki. Dost arasa, eski dostlarından aldığı yaralar yaralar onu. Sevda arasa, gönül kapısının kilidini boynuna kolye yaptırdığı sevdası gelir aklına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder