Herdem

Gönül harmanında örgütülen başak gibiyim. 
Üzerimden evvela taşlı tapan, ardından da bıçaklı tapan yol alarak, ayırıyor buğdayımı başağımdan. O samanlı buğdaylar makineye girip tekrar ayrılacak ve eleklerden geçecek. Sonunda taneler un ufak olmak için değirmenin yolunu tutacak. Un haline gelince de geçecek ambara, ekmek olacağı günü bekleyecek. 

Bizler de işleniyoruz, üstümüzden binlerce dert, tasa, sıkıntı geçecek. Ayaklarımıza dikenler batacak. Ağlayacağız ama sonunda insan olacağız..

Insan olmak çok meşakkatli öyle değil mi? Peki biz insan olamayanlar, neyiz?
Yolunu kaybeden, biçare kibirperestleriz. 
Yol uzun değil, kısa değil. Yolun uzunluğu kişiye bağlı. Hayatına bağlı..

Arşınladığımız yollar, geçtiğimiz köprüler, cesaret edemeyip vaz geçtiğimiz kestirme yollar, hepsinin sonu aynı yere çıkmıyor mu?
O halde bunca saltanat kavgası, bunca miras mücadelesi, bunca katliam nedendir?

"Insan anlamadı, insan düşünmedi, insan inanmadı ve insan yaşamadı çünkü insan okumadı."

Hafzalamızı o kadar gereksiz şeylerle dolduruyoruz ki, gerekli şeylere yer kalmıyor. Anlamak kelimesi sokakta eski ansiklopedi avcılarının avladıkları mücevher değerindeki kitapların içinden yapay zekaya yahut ateşe atıldı .

Hayaller dünyasında debelenip durduk. Sahi bizim dualarımıza ne oldu. Çetin bir muharebede dualarımız dileklere, keşkelere, yenilgiyi kabullenmişlere verdi özgürlüğünü.
Tutsak ettiler dualarımızı. Bize de anlamını düşünmediğimiz, tefekkür edemediğimiz, bir dost bıraktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sünnet üzre yaşamak

  Allah azze ve Celle hayırlısını isteyen kullarına; şüphesiz en doğruyu, en güzeli ve en iyiyi hayırlı kılmamış mıdır? En doğru, en güzel, ...