Alemden Âdeme ince bir yol..

 Mevlam neyler, o hep güzel eyler. O bize hep hayırlısını verir. Hayırlı olan, iyi de olsa kötü de olsa hayırlıdır bizim için. Zenginlik ve fakirlik gibi hayır da şer de bizi terbiye etmektedir.

Diyor ya hani rabbim, "Biz onu güzel ahlakı tamamlaması için gönderdik" diye. O zaman gaye, güzel ahlak değil mi? İnsanlar malik olma peşinde hep. Paranın her şeyi halleceğine ve/veya makam ve mevkinin her kilidi açağına inandıkça güzel ahlakın varlığını karşılarındaki kişide aramaya başlıyorlar. Aynayı cam ile karıştırdıkları bile oluyor. Yani aynaya bakınca o anda oldukları kişiyi değil, başkalarının kendinde beğendiği bir insanı görmek istiyor. 

Varalım bakalım o vakit hakikate. Ademdik yani yoktuk hiç, Ol dedi Âdem olduk, Öl diyecek Mevta olacağız. Anne karnından toprağa kadar süregelen bir hayat. Bu hayatta herkese bir rol biçiliyor aileler veya toplum tarafından. Kimisi de rüzgarın akışına, şeytanın hayretle bakışına, nefsin yakarışına bırakıyor kendini. Kendince bahaneler ard arda sıralanıyor. A benim kardeşim, akıl senin, ilim senin, dil senin, lakin imtihan da senin. 

Teknoloji ilerliyor haklısın. Her tarafta insan eliyle yapılan kocaman bina yığınları, teknoloji ırmakları, lezzet sokakları birbirleri ile yarışıyor. Gelecek de rahat yaşamak isteyen, emeklilik için gün sayan kardeşim, başkalarının mülkünü diline meze yapan kardeşim; o dil ALLAH'tan başka ilah yoktur dese daha faydalı olmaz mı?

 

Sen hiçbir şey değilken seni yarattım.(Meryem Suresi)

Henüz 3 yaşımda iken birisinin toprağa defnedilişine şahitlik ettim. O gün insanların düşünmekten korktuğu sorular belirdi zihnimde. Neden? Nasıl? 

Ben insanoğlu insan. Adım sanım kime neye lazım. Bir uçta doğum diğer uçta ölüm pek çok boyutlu bir yokluk alemi, bizler de bu alemin birer ademi...

Neden peki? Neden sormuyor insan kendine nedenleri ne içinleri? Halbuki daha üç yaşında iken tanıştım o sorularla. Gel zaman git zaman meşk etti bizi dünya. Övülmek, güzellikleri görmek, hoş müzikler dinlemek, aşık olmak meyletti bizi ademin alemine.. 

Bu dünya hayatı hiç şüphesiz yokluk alemi değil midir? Bu yokluk alemine geniş mercekli gözlükle bakmak da mârifet değil, lensli gözlerle bakmak da. Saf ve halis bir gözle bakmak, görünmeyeni görmek, bilinmeyeni bilmeye çalışmak ve hatta bir maddede gördüğünü hissetmek aslolan değil midir? 



Sünnet üzre yaşamak

  Allah azze ve Celle hayırlısını isteyen kullarına; şüphesiz en doğruyu, en güzeli ve en iyiyi hayırlı kılmamış mıdır? En doğru, en güzel, ...