Mevlam neyler, o hep güzel eyler. O bize hep hayırlısını verir. Hayırlı olan, iyi de olsa kötü de olsa hayırlıdır bizim için. Zenginlik ve fakirlik gibi hayır da şer de bizi terbiye etmektedir.
Diyor ya hani rabbim, "Biz onu güzel ahlakı tamamlaması için gönderdik" diye. O zaman gaye, güzel ahlak değil mi? İnsanlar malik olma peşinde hep. Paranın her şeyi halleceğine ve/veya makam ve mevkinin her kilidi açağına inandıkça güzel ahlakın varlığını karşılarındaki kişide aramaya başlıyorlar. Aynayı cam ile karıştırdıkları bile oluyor. Yani aynaya bakınca o anda oldukları kişiyi değil, başkalarının kendinde beğendiği bir insanı görmek istiyor.
Varalım bakalım o vakit hakikate. Ademdik yani yoktuk hiç, Ol dedi Âdem olduk, Öl diyecek Mevta olacağız. Anne karnından toprağa kadar süregelen bir hayat. Bu hayatta herkese bir rol biçiliyor aileler veya toplum tarafından. Kimisi de rüzgarın akışına, şeytanın hayretle bakışına, nefsin yakarışına bırakıyor kendini. Kendince bahaneler ard arda sıralanıyor. A benim kardeşim, akıl senin, ilim senin, dil senin, lakin imtihan da senin.
Teknoloji ilerliyor haklısın. Her tarafta insan eliyle yapılan kocaman bina yığınları, teknoloji ırmakları, lezzet sokakları birbirleri ile yarışıyor. Gelecek de rahat yaşamak isteyen, emeklilik için gün sayan kardeşim, başkalarının mülkünü diline meze yapan kardeşim; o dil ALLAH'tan başka ilah yoktur dese daha faydalı olmaz mı?