Ruh ve Beden Müessesesi

 Yavaş yavaş derin konulara girmeye başladık, o halde biraz daha derin düşünmek gerekir. Beden gelişir, ruh olgunlaşır. İkisi arasındaki köprü olarak kalp ve beyin görev halinde değil midir? Kalp mi daha üstün us ( beyin) mu? Beyin yani mantığın kalpten yani hissiyattan daha üstün olduğunu söylersek, su ve yağdan oluşan bir beyin illaki bayatlayacak ve ölecek. Beynin ölmesi hiç kuşkusuz ki tüm bedenin ölmesi anlamına geliyor.

İnsan ve toprak

İnsan bir arsadır. Temel ise insan karakteridir. Temeli ne kadar sağlam yapılırsa üzerinde ki eserde o kadar sapasağlam olur .. Bu temelin üzerine sermayesi ve vizyonu büyük olan insanlar büyük projeler yaparlar.. Sermaye ve vizyon nedir? İlim ve tecrübedir..

Ama sen gidipte koskoca arsaya iki tane gecekondu dikersen ne olur? O güzelim ömür sermayesi fırsatını elinin tersiyle tepmiş olursun. 

İnsan her daim karakterini inşa etmelidir. Ahlakını her daim geliştirmeli, salih kimselerden nasıl olunur okuyup araştırmalı. Yoksa varlık ile yokluk arasında didindiğmiz şu fani alemde hiç bir değerimiz olmaz hak katında.. 

Ruh müessesesi

Ruhlar aleminin son yolcusu insandır, öyle değil mi?

Kapkara günlerden, apaydınlıklara doğru yola çıkan insandır, öyle değil mi?

Engeller, hakaretler, iftiralar ve işkencelerden sonsuz mutluluğa sonsuz refaha yürüyen insandır, öyle değil mi?

Nefsani aşkın ve dünyevi şuursuzluğun sarhoşluğunu Teheccüd yalnızlığında aşan insandır, öyle değil mi?

Dünya yolunun bariyerlerini aşarak kendini uçuruma sürükleyen şoför mü yoksa bir pilot özgürlüğünde gökyüzünü mesken eden mi salih insandır?

Dertlerimizin tadını çıkaralım..

Niyazi Mısri'nin şu dizeleri hatırıma gelir her daim, dertlerle karşılaşınca;
 Derdim derdime derman imiş.

Dertleri dünyevi ve ahiri olmak üzere ikiye ayıralım. Hani derler ya dünya ahiretin tarlasıdır diye. O mana da düşünelim birazcık. 



Beklentiler ve umutların hazin sonu

 Gaye neydi? Var mı bilenimiz veyahut hatırlayanımız? Hak rızasını kazanmak nasıl olacaktı? Hak katında salih ve saliha insanlar nasıl olunur? Bu soruları en son ne zaman kendimize sorduk. 

Hep bir şeyler kuruyor zihnimiz ruh alemimizde, hep bir şeyleri bir şeylere benzetme çabası içinde. En çokta birilerini birilerine benzetme ihtiyacı. Şuralılar şöyledir, buralılar böyle; şu ay doğanlar şöyle, bu ay doğanlar böyle; şu aile şu meziyete sahip, bu aile bu meziyete. Hep insanlara bir kılıf bulmaya çalışıyoruz. Yani bir karakter inşa ederken, kolaya kaçıyoruz ve bu da bizi hataya sevk ediyor.

Aşk durumu buna en güzel örnek olarak verilebilir. Çünkü aklımızda kurduğumuz eş profilini gördüğümüz an aşırı bir bağlanma durumu oluşuyor. Biz bunu aşırı sevgi olarak tasvir ediyoruz. Halbuki bu durum bir nebze yanlıştır. O eş profilini kuran nefsimizdir. Bunu şekillendiren de etrafımızda ki insanların karşıt cins hakkındaki düşüncesidir. Bu sadece bedensel olarak değil ruhsal olarak da aynıdır. Ruh ikizi diyerek yapılan arkadaşlıkların korkunç sonuna çok kere şahit olmuşuzdur.  Bu da dünya saadeti vermiyor. 

Geriye ne kalıyor? Tabi ki bir takım ahlaki kurallara uyarak yapılan evlilikler. Bu kuralları gelenek, töre veya İslam ahlakı olarak nitelendiririz. Eski evliliklerin bu denli sağlam olmasının altında yatan neden de bu değil midir zaten? 

Bu minvalde hanımefendi de beyefendi de hiç beklentiye girmeden bir yola çıkmalı. Bu yolda birlikte ya da yalnız başlarına ilerlerken ellerinde bir kılavuz olmalı, nasıl adım atmalarını ne yöne kaç adım gitmelerini gösteren bir kılavuz. Tabi bunun yanında sabır, azim, duygusal yılmazlık gibi erdemleri de ruhuna işlemiş olmalı insan. 


İnsan olduğunu sanan insanlarız

İnsan n'ola?

Çok mu zor sevmek?
Çok mu zor sevilmek?

Çok mu zor yaşamak? 
Çok mu zor yaşatmak?

Çok mu zor mutlu olmak?
Çok mu zor mutlu etmek?

Kiminin  üstünlük kurarak, 
kiminin ezerek,
kiminin üzerek,
kiminin can alarak, 
kiminin haram yiyerek,
kiminin zina yaparak,
kiminin riya yoluyla
kiminin parasıyla,
kiminin makamıyla,
kiminin de şöhretiyle aradığı;
mutluluktan başlayalım o zaman  kelama.


Farklı olmak değil maksadım, ama insan bazı şeylere farklı çerçeveden bakınca, ister istemez farklı oluyor. 

 Ufkumuzu ne kadar genişletirsek o denli büyüyor düşüncelerimiz ve tabi ki dünyevi unsurlardan arınmış hayallerimiz.


Mağlup Dünya'nın galip insanları

 Geldik şu aleme, nizam görmeye, oysa ki nizam vermeye çalışan biziz biz.

Biz bu aleme niçin geldik? Gel beraber dalalım yine düşünce dehlizimize ne dersin? İnsan yoktu, ol dedi olduk. Melekler biz varken ademe ne gerek dedi. Adem bozgunculuk sapkınlık çıkaracak dedi. O ise Ahmed dedi. İblis benden bilgisizine boyun eğmem dedi. Hak, güzel ahlak dedi.

Geldik şu cihana, gayrısı iman gerek.
Ölmeden evvel tevbe gerek.
Kin nefret tuttuk bilmeyerek.

Değerli güzel kardeşlerim, bizler, biz insanlar ne garip canlılarız ki hep hata yapmak üzerine kurmuşuz hayatımızı

Sünnet üzre yaşamak

  Allah azze ve Celle hayırlısını isteyen kullarına; şüphesiz en doğruyu, en güzeli ve en iyiyi hayırlı kılmamış mıdır? En doğru, en güzel, ...